6 Mayıs 2013 Pazartesi

Mutlu yıllar sana:)

5 Mayıs 1912...
Bundan tam 101 yıl önce...
100 yıl gibi bir süreyi bir tarih dersinde dinlerken sanki o kadar da çok değilmiş gibi gelir. Ancak ben bugün dedemin doğum gününü hesapladığımda bir asır öncesinden bahsettiğimizi ancak idrak edebildim.
Benden bu kadar büyük birinin çocukluğunu hayal etmek benim için çok zor oluyor. Ben çok küçükken de dedem benim için oldukça büyüktü. Ben küçücüktüm dünya çok büyüktü. Yaş küçük olduğunda beyaz saçlı tonton bir dede ile vaktini geçirmek zaten yeterince güzelken buna bir de benim resimlerimi ben fark etmeden çizip " bak seni çizdim küçük hanım" dediği zamanlarda benden mutlusu olmazdı.
Herkes çocukken, çocuk olmanın verdiği cesaretle çok daha eğlenceli anılar biriktirecek zamanlar yaşıyor.
Dedemin de var mı acaba böyle anıları diye anneanneme sordum. İşte bir tane buldum;

Arşi Olcay'ın babası Haymana kadısıymış. Kavuğunu çıkarıp rakı içen, o dönemde yaşayan değişik insanlardanmış. Osmanlı Devletinin o döneminde açıkta içki satışı yasakmış. Babası rakı içmeyi çok severmiş. Arşi Olcay'ı da içki almak için gönderirmiş. Rakıyı matarada alırlarmış.  Babası dedeme matarayı vermiş götürüp doldurması için. Rakıyı satın aldığı adam matarayı doldurmuş geri vermiş. Dedem de yolda taşırken içindekinin ne olduğunu çok merak etmiş. Çocukken merakın ne kadar fazla olduğu malum. İçinde ne varmış diye merak etmiş açmış ve içmiş. Beğenmemiş haliyle ama içindeki azalınca telaşlanmış, doldurmak için de üstüne su koymuş. Eve geldiğinde babası içki içeceği umuduyla mataradakini bardağa doldurunca her şey anlaşılmış. Babası çağırmış "evladım, gel bakayım otur şuraya..."

Bu halini anneannemden öğrendim ancak bunu bana da anlattığını çok iyi hatırlıyorum. Benim için kır saçlı bu kocaman adamın da bir zamanlar çocuk olduğunu düşünmek çok güzeldi.
2006 yılından beri seni özlüyoruz iyi ki doğmuşsun dedeciğim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder