8 Nisan 2013 Pazartesi

Almanya'da bir Türk!

Arşi Olcay- Nuriye Torkak (Kız kardeşi) Almanya- 1934
Resimlerini paylaşıyorum ama fotoğraflarını hiç görmediniz...
Bir iş yapıyorsam tam yapmalıyım diye aldım elime fotoğraf makinemi, kalemimi defterimi anneannemin yolunu tuttum. Ben burada genelde dedem olan Arşi Olcay'ı anlatıyorum ancak bu sefer onu bir de anneannemden dinledim.
Dedem, Cumhuriyet kurulduktan sonra  açılan  Ankara meslek okulunda eğitim görmüş. O senelerde öğrencilerin sınavla yurt dışına eğitim için gönderildiği bir program olduğunu duymuş ve sınava başvurmuş. Sınavda birinci olmuş 1932 yılında  bu program dahilinde Avrupa'ya 6 senelik eğitim için gönderilmeye hak kazananların içinde yer almış. Dedem, Prag için ellerini de coşkusuna katarak her zaman 'biblo gibi şehir!' derdi. Orayı çok sevmiş ve yaklaşık 6 ay kalmış. Ancak arkadaşlarıyla birlikte okulda pek fazla bir şey öğrenemeyeceklerine karar vermişler. Orada bulunan öğrenci müfettişlerine durumu anlatmışlar ve müfettiş, onların Almanya'nın Wupertal şehrine gitmelerini sağlamış. İşte iç mimari eğitiminin temeli burada atılmış. 6 sene sürmesi beklenen eğitimini bir sene erken bitirerek 12 fabrikada volonter olarak çalışmaya başlamış. 1938 yılında yurda dönmüş ve meslek liselerinde iç mimari programlarında çalışmış, binaların dekorasyonlarını yapmış. Türkiye'ye dönerken okula hediye olarak yanında bir ağaç koleksiyonu getirmiş.

Dedemin Almanya anılarını çocukken işittiğim 'Wuppertal' kelimesiyle ister istemez özdeşleştiriyorum. Çocukken merak ederdim ne demek diye. Sonradan şehir olduğunu öğrendiğimde bir gün gider miyim acaba diye düşünmeye başladım. Anneannem ve dedem bir çok Avrupa şehri gezmişti ve ben küçükken onların gelirken getirdiği kartpostallardaki şehirleri dolaşmaya karar verdim. Gözüme ilk kestirdiğim kesinlikle Paris olmuştu ve bu hayalimi anneannemle beraber gerçekleştirdim ve bu muhteşem şehri görebildim!
Onun üzerinde bir çok güzel anısı bulunan Almanya'dan alışkanlık edindiği ve sabahları kalktığımda duyduğum 'Guten morgen!' lafını ise hala özlüyorum...

1 yorum: