14 Nisan 2013 Pazar

Tepelerin ardındaki deniz...

Gemlik'e doğru denizi göreceksin. Sakın şaşırma...

















Hep Kuşadası anlatıyorum gibi gelebilir ancak dedem ve resmin en çok hafızamda birleştiği yer orası o yüzden kusuruma bakmayın...
Küçükken Kuşadası'na "Kuduşu" diyen bir insan olarak bu 30 küsur senelik yazlığın önemi büyük bende...
Küçük bir çocukken yazlık yerler nasıl keyif verirdi. Deniz kum güneş şimdiki gibi huzurlu tatil çağrıştırmazdı daha çok kumdan kaleler, su savaşları gibi bir anlamı vardı. İşte çocukken Kuşadası'na giderken arabada tek düşündüğüm şey bu olurdu. Yolculuk epey bir uzun sürdüğü için haliyle sıkılırdım. Yolculuğun Gemlik kısmını genelde uyuyarak geçirdiğim için deniz görme merasimi benim için biraz ertelenirdi. Yazlığa gelmeden önce bir tepe vardır  tepeyi geçtikten sonra birden deniz görünür. İşte ben o zaman anlarım Kuşadası gerçekten çok yaklaşmış... Gidince bir güzel kokusu vardır oranın çiçekle beraber yaz kokar. Bir de guguk kuşları. Hala ne zaman duysam aklıma orası gelir. Kuşadası deyince de Arşi Olcay'ın sandaletleri ve kasketleri... Resimlerini incelerken aralarında bir çok dağ manzarasının arkasından görülen deniz manzaraları eskizleri buldum. Demek ki herkese aynı hissi veriyor tepenin ardından sonunda denizi görmek... Babamın bizi arabayla Milli Park'a götürdüğü zamanları hatırlıyorum birazcık. Bu aşağıda görülen zamanki ben daha kendinin farkında değildi maalesef... Ancak onun alışkanlıkları pek değişmedi ve ben büyüdüm.  Gözlemlememi sağladı tepelerin ardından görülen denizin nasıl resmedildiğini. Ya da araba hızla ilerlerken manzarayı kaçırmadan resim yapmaktan nasıl bir keyif aldığını. İyi ki de kaçırmamış çizmiş, kalemine sağlık...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder