1 Nisan 2013 Pazartesi

Üç Küçük Balık...

Çocukluğunu Kuşadası'nda bir yazlıkta geçirebilme fırsatı bulduğum için şanslı sayılanlardanım. Orada havanın pek rüzgarlı olmadığı zamanlarda deniz dümdüz olur ve elini uzatsan bir balığa çarpabilecek kadar berrak gözükür. Pek nadirdir böyle zamanlar çünkü Kuşadası'nda nedenini anlamadığım bir şekilde hava hep rüzgarlı deniz hep dalgalı... Çocukken hiç sevmezdim. Bilen bilir Ege denizi Karadeniz gibi güvensizlik vermez insana. Akdeniz'den daha az tuzludur. Benim için idealdir. Küçükken işte böyle rüzgarlı havalarda tek başımıza denize gitmemize izin verilmez evin balkonundan ancak izlemek zorunda bırakılırdık. Ben de balkondan Sisam Adası'na ancak el sallamakla yetinirdim. Arşi Olcay ise benim gibi boş durmaz hemen resim yapmaya koyulurdu. Tahmin ettiğim üzere bu balıklar da böyle bir günün ürünü.

 Arşi Olcay, zamanında yurt dışına ilk kez okumak için gönderilen öğrenciler kafilesinin içinde yer almış Almanya'da eğitim görmüş bir Türk'tü. Bu sebepten bir çok Alman arkadaş edinmişti. Bahsi geçen Almanlar Kuşadası'na geldiklerinde havanın güzelliğine hayran kalır, meyvelerin özellikle de koca koca karpuzların bu bollukta satıldığına inanamaz, Türkiye'yi anlata anlata bitiremezlermiş. Ben o dönemlerde oldukça küçüktüm. Ancak o zamanlarda Türkiye'de pek fazla bulunmayan makine kahvelerini hatırlayacak kadar da cingözdüm. Şimdi ben, Almanların değimiyle 'Eski', bu resimlerin ve anıların unutulmasına karşı savaş açtım. Denizin berrak olduğu ve bolca balıkları izleyebildiğim günlere selamlar... Drei Kleine Fische!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder